Yunus Günçe’yi sunuculuğuyla, oyunculuğuyla tanıdık.

Son dönemde özellikle Survivor’la da televizyon izleyicilerinin iyi bildiği bir isim o.

‘Eğlence’ odaklı işlerle karşımıza çıkan birinin kitap çıkarmasında bir sıkıntı var mı?

Elbette yok.

Gizem Özdilli’den Gülse Birsel’e çok sayıda ismin kitabı var.

‘Beğenen beğenir, beğenmeyen beğenmez’ klişesinin dışına çıkarsak, ki artık çıkalım, söz konusu Yunus Günçe olduğunda enteresan bir sıkıntı söz konusu.

Avrupa Yakası’nda yıldızı parlayan Gürgen Öz’ün Yitik Ülke Yayınları’ndan çıkan ‘Nevrotik’ adlı öykü kitabını belki biliyorsunuz, belki hiç duymadınız.

Bildiğiniz Gürgen Öz ve bir öykü kitabı.

Tepki çekti mi?

Hayır.

Peki yıllar önce Yonca Evcimik’in Çılgın Bediş dizisinde oynayan Zeynep Kaçar’ın Sel Yayınları’ndan çıkan ‘Kabuk’ adlı romanı?

Tuhaf karşılanmak bir yana kitapseverler tarafından ilgiyle karşılanmıştı.

Yunus Günçe neden bu kadar olay oldu?

İki sebeple özetleyebiliriz.

İlki, kitabın kapağı.

Yunus Günçe, “Kafanı dinlersin dedi, ‘Git’ dedi…” türevinden bir şeyler yazdığı bir kitabın kapağında Yunus Günçe olmaması lazım.

Gülse Birsel’in köşe yazılarından derlenen kitaplarında Gülse Birsel’i görmemizde bir sakınca yok.

Sonuçta mizahtan bahsediyoruz, elbette olabilir.

Ama kitap kapağında kendi fotoğrafına yer vermek bir pazarlama stratejisi olabilir.

Elif Şafak’ın ‘İskender’ini hatırlayın.

Peki o tartışma yaratan kapaktan son 1-2 yıldır vazgeçildiğini, Elif Şafak’ın artık ‘İskender’ kapağında yer almadığını biliyor musunuz?

Bu bir strateji.

Ama Yunus Günçe ‘Ne kadar ciddiye alabiliriz, adam geyik bir adam’ denilen bir isimken bir de üstüne kitaplar olunca ve kapakta kendi olunca insan ister istemez sayfaları çevirince ‘git… gel…’li şeyler görmeyi beklemiyor.

‘Yunus Günçe’nin kitabı çok satsın’ mantığı da haliyle kitapseverler ya da ‘ekşi’ciler tarafından hunharca eleştirilmeyi hak ediyor.

İkinci kısım da ‘şiir’ iddiası…

Her yerde ‘şiir’ kitabı olarak ‘sunulan’ ya da ‘lanse edilen’ kitabın sayfalarına göz gezdirdiğinizde şiirden çok denemelere denk gelmeniz.

Serbest atış söz konusu.

Sıla Gençoğlu’yla benzer zamanlarda böyle bir kitap çıkartan Yunus Günçe’nin bir de ‘zamanlama’ problemi ya da şansı ya da kazası var.

Konuya hangi açıdan baktığınıza göre değişiyor elbette bu durum.

Ama tartışmaların da doğmasında önemli bir etken oluyor tabii ki.

Yunus Günçe imaj olarak artık biraz daha ‘güldük, eğlendik ama artık ciddi oluyorum’ havasında.

Ciddi olmayı istemek ya da bu yönde adımlar atmak elbette çok doğal.

Ama insan ‘tutarlılık’ istiyor.

Söz konusu bildiği, aşina olduğu biri olduğunda bunu daha çok talep ediyor.

Mahsun Kırmızıgül ya da Özcan Deniz’in sinemada kendilerini kabul ettirme girişimlerini küçümseyebilir misiniz?

Mahsun Kırmızıgül, 2009’da ‘Güneşi Gördüm’le Türkiye’in Oscar adayı seçilen bir filme imza attı.

Sinemasını sevin ya da sevmeyin, bu bir başarıdır.

Ama Mahsun Kırmızıgül bunları yaparken ‘Dinle bu şarkım sana, dinle…’lerden de vazgeçti.

O defteri kapattı, kendine yeni bir yol çizdi.

Yunus Günçe’de böyle bir sıkıntı daha var.

Tam olarak nereye oturtmamız gerektiğini bilemiyoruz.

Halbuki Gürgen Öz gibi komedyen ya da eğlenceli tarafını minimumda tuttuğunu bize hissettirseydi böyle olmazdı.

Kapak seçiminde kendisinin yer almamasına kadar dikkat etmeliydi.

Onu Zeynep Kaçar’dan daha farklı kılan şey fazlasıyla göz önünde olması.

Dolayısıyla da dakika 1 gol 1 eleştirilebilme ihtimali yüksek olan kitabından bölümlerin sosyal medyada paylaşılıp geyikler yapılması hiç de şaşırtıcı değil.